"Kanser ölümlerinin de yüzde 64’ü az gelişmiş ülkelerde görülmektedir"
Yayınlanan kanser raporlarına göre kadınlarda ölüm nedenleri içinde kansere bağlı ölümlerin ABD ve Avrupa gibi gelişmiş ülkelerde 2'nci sırada geldiğini ifade eden Prof. Dr. Polat Dursun şu bilgileri verdi:
"WHO ve Uluslararası kanser araştırmaları ajansının tahminlerine göre 2012 de 6,7 milyon yeni kanser vakası ve 3,5 milyon ölüm görüldüğü hesaplanmıştır. Bu kanser vakalarının yarında çoğu (yüzde 54) ve kanser ölümlerinin de yüzde 64’ü az gelişmiş ülkelerde görülmektedir. 2030 yılında dünyada kadınlarda görülen kanser vakalarının 9,9 milyona ulaşacağı ve bunlarında yıllık 5,5 milyonunun hayatını kaybedeceği hesaplanmıştır. Toplumdaki kanser sıklığı sadece nüfusun artması ile değil bu toplumun beslenme alışkanlıkları, obesite, spor alışkanlığı, sigara alkol ve tütün maddeleri tüketimi, bazı virütik hastalıkların sıklığı, ülkedeki kanser tarama programları, toplumun sağlık hizmeti alma alışkanlığı ve halkın kanser ile ilgili farkındalığı ile yakından ilişkilidir. Gelişmiş ülkelerde kadınlarda en sık görülen kanserler meme kanseri, akciğer kanseri ve kolo-rektal kanserlerdir. Az gelişmiş ülkelerde ise kadınlarda en sık meme kanseri, 2'nci sırada serviks kanseri ve 3'üncü sırada akciğer kanseri gelmektedir."
"Kadınlarda en sık meme, tiroid ve kolorektal kanserler görülmektedir"
Türkiye'de, Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Dairesi verilerine göre yılda 174 bin kişiye kanser tanısı konduğunu kaydeden Prof. Dr. Polat Dursun, "Yapılan hesaplamalar göre Türkiye’de yılda 103 bin 70 erkek ve 71 bin 233 kadın kansere yakalanmaktadır. Kadınlarda meme, tiroid ve kolorektal kanserler en sık görülmektedir. Jinekolojik kanserler açısından bakıldığında ülkemizde de en sık görülen jinekolojik kanserler rahim içi kanseri, yumurtalık kanseri ve rahim ağzı kanseridir. Sağlık Bakanlığının 2004-2009 yılları arasında yaptığı hesaplamalar sonucunda Türkiye’de 3 bin 800 civarında rahim kanseri, 2 bin 790 civarında yumurtalık kanseri, bin 950 civarında da rahim ağzı kanseri ve 400 civarında da diğer kadın genital kanserleri olgusu görüldüğü bildirilmiştir. Tüm jinekolojik kanserlerde erken tanı çok önemlidir. Rahim içi kanserinde en önemli bulgu menapoz sonrası kanamalar veya adet düzensizlikleridir. Bu şikayetler hastayı erkenden doktora getirdiği için rahim içi kanserinde erkenden tanı konmakta ve hastaların büyük bir kısmında sadece ameliyat ile ek kemoterapi ve radyoterapi almadan tedavi yeterli olmaktadır. Rahim ağzı kanserinde ise en önemli bulgu ilişki sonrası olan kanamalar ve düzensiz kanama ve tedaviye rağmen geçmeyen akıntılardır. Bu hastalık jinekolojik muayeneyi ihmal etmeyen kadınlarda smear ve HPV testleri ile erkenden tespit edilebilmektedir. Ama jinekolojik kontrol yapılmayan hastalarda ileri evrelerde yakalanabilmektedir ki bu durumda da ışın ve kemoterapi tedavileri gerekebilmektedir. Yumurtalık kanserinde erken tanı koydurucu bir şikayet yoktur. Hastalar karın ağrısı, karın şişliği, kabızlık gibi daha çok mide barsak hastalıkları diye yorumlanabilecek şikayetlerle başvurduğu için tanı genellikle ileri evrelerde konmaktadır. İleri evrede tanı konan hastalarda da yaşam süresini uzatmak için agresif cerrahi yaklaşımlar ve kemoterapiler gerekmektedir. Tarama programlarını iyi uygulayan ülkelerde ölüm oranları düşük iken tarama programı olmayan ülkelerdeki ölüm oranları çok yüksek düzeylerdedir. Kadınların adet düzensizliği, menapoz sonrası kanama, ilişki sonrası kanama veya kasık ve karın ağrısı durumlarında mutlaka jinekolojik muayene olmaları gereklidir" dedi.
İHA