Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “İslam karşıtlığının ifade özgürlüğü adı altında meşrulaştırılmasına, normalleştirilmesine hiçbir zaman izin vermeyeceğiz. Bu bağlamda çalışmalarımızı bütün uluslararası platformlarda sürdüreceğiz” dedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın desteklediği, Yürütme Kurulu Başkanlığı’nı Radyo, Televizyon ve Üst Kurulu’nun (RTÜK) üstlendiği, organizesini Diyanet İşleri Başkanlığı, Erciyes Üniversitesi ve Ankara Bilim Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği 2. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu, ATO Congresium’da başladı. Programın açılış konuşmasını Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ve RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin yaptı. Buradaki konuşmasında İslamofobinin küresel bir sorun haline geldiğini açıklayan İletişim Başkanı Altun, Müslüman toplulukların her geçen gün daha fazla nefret söylemine maruz kaldığını anlattı.
“İslamofobi, küresel bir sorun haline gelmiş durumdadır”
Verilere bakıldığında İslamofobinin ve Müslüman karşıtı eylemlerin ciddi oranda artış gösterdiğini belirten Altun, “İslam düşmanlığı günümüzde sistematik şekilde yeniden üretilen formlarıyla sürekli karşı karşıya kaldığımız küresel bir sorun. Bu çok boyutlu sorunla mücadelede de küresel bağlamda yeni yol ve yöntemlere ihtiyacımız var. İslamofobi esasında sadece batılı toplumlara özgü bir sorun olarak karşımıza çıkmıyor. Bugün ırkçılığın bir versiyonu olarak inşa edilen İslamofobi, küresel bir sorun haline gelmiş durumdadır. Hatta İslamofobiyi 21’inci yüzyılın hakim ideolojisi olarak değerlendirebilmemiz mümkündür. İslamofobi bugün güneydoğu, Asya’dan ABD’ye kadar her yerde insanların hayatını tehlikeye atan, ayrımcılığı yaygınlaştıran ve Srebrenitsa örneğinde olduğu gibi soykırıma kadar varabilen küresel bir tehdit olmaya devam ediyor. Dünyada güncel olarak yaşanan İslamofobik vakalar incelendiğinde durumun vahameti daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Müslüman topluluklar her geçen gün daha fazla nefret söylemlerine maruz kalıyor ve her geçen gün İslamofobik saldırıların sayısında maalesef artışlar yaşanıyor. 2020 verilerine bakıldığında İslamofobi ve Müslüman karşıtı eylemlerin ciddi oranda bir artış gösterdiği görülüyor” cümlelerine yer verdi.
“İslamofobiyle mücadele kapsamında yenilikçi adımlara ihtiyaç duyulduğu aşikardır”
Ukranya-Rusya arasındaki savaş sonucunda ülkelerini terk eden insanlara Avrupa’nın kapılarını açarken Orta Doğu ülkelerinden gelen sığınmacılara ayrımcı bir tavır içinde olmasını ‘çelişki’ olarak nitelendiren İletişim Başkanı Altun, “Avrupa’da savaş nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan Ukraynalıların kapılarını açarken Suriyelilerin, Afganlara ya da Afrika’dan gelen sığınmacılara yönelik ayrımcı bir tavır içinde olması bir çelişki olarak karşımızda durmaktadır. Avrupa’da kimi siyasetçilerin Ukraynalıları savaştan kaçanlar, Suriyelileri ise ülkeye yasa dışı girmeye çalışanlar şeklinde kıyaslaması bir ibret vesikası olarak hatırlanacaktır. Bu ikircikli tavrın batı medyası tarafından ‘Ukraynalılar beyaz, Hristiyan, Avrupalı. Suriyeliler değil’ yorumlarıyla meşrulaştırmaya çalışılması da unutulmayacaktır. Bu çifte standardın, bu kötülüğün temel motivasyonunun da İslamofobi ve ırkçılık olduğunu üzülerek müşahede ediyoruz. Böylesi bir tabloda İslamofobiyle mücadele kapsamında yenilikçi adımlara ihtiyaç duyulduğu aşikardır. Hiç şüphesiz Türkiye, küresel düzeyde İslam düşmanlığıyla mücadelede sorumluluk alarak öncü bir rol üstleniyor. Cumhurbaşkanımız bütün küresel sorunlarda olduğu gibi İslam düşmanlığıyla mücadelenin de öncülüğünü yapıyor” diye konuştu.
“İslam karşıtlığını ifade özgürlüğü adı altında meşrulaştırılmasına, normalleştirilmesine hiçbir zaman izin vermeyeceğiz”
İslamofobinin antisemitizm gibi bir insanlık suçu olarak kabul edilmesini talep eden Altun, İslamofobi ve İslam karşıtlığına karşı çok boyutlu bir mücadele gerektiğini vurgulayarak, “Eşit ve özgür bir toplumsal yaşama ancak gerçekçi ve cesurca bir yüzleşmeyle yapıcı ve çözüm odaklı bir yaklaşımla erişilebileceğini düşünüyoruz. Bunun için de Cumhurbaşkanımızın defaatle vurguladığı üzere İslamofobinin de tıpkı antisemitizm gibi bir insanlık suçu olarak kabul edilmesini talep ediyoruz. Özellikle bu bağlamda belirtmek istiyorum ki biz İslam karşıtlığının ifade özgürlüğü adı altında meşrulaştırılmasına, normalleştirilmesine hiçbir zaman izin vermeyeceğiz. Bu bağlamda çalışmalarımızı bütün uluslararası platformlarda sürdüreceğiz. İslam düşmanlına karşı mücadele ederken farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü bir arada yaşama kültürümüzle dünyaya örnek olmayı sürdüreceğiz. Her ne kadar Türkiye bu konuda kapsamlı çalışmalar yürütse de İslamofobi sadece Türkiye’nin tek başına mücadele edebileceği bir olguda değil. İslamofobi ve İslam karşıtlığına karşı uluslararası ve çok boyutlu bir mücadele gerekiyor. Bu mücadele şüphesiz küresel bir tehdit halini alan İslamofobinin merkezi konumunda bulunan Avrupa’da tüm dünya geneline yaygınlaşmak durumundadır. Nasılsa İslam düşmanlığı giderek Avrupa’da kurumsallaşıyorsa İslamofobiyle mücadelede Avrupa’da kurumsallaşmalıdır” ifadelerini kullandı.