Yağlı karaciğer hastalığına alkol, bazı ilaçlar, hepatit C virüsü, bazı metabolik hastalıkların da sebep olabileceğini belirten VW Medical Park Bursa Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Murat Keskin, "Ancak alkole bağlı olmayan karaciğer hastalığı teşhisi koyabilmek için karaciğerde yağlanmaya sebep olabilecek başka bir hastalık olmaması gerekir. Günümüzde yeme bozukluklarının, obezitenin ve şeker hastalığının artması ile beraber sıklığı da giderek artmaktadır. Yapılan araştırmalara göre yağlı karaciğere bağlı karaciğer iltihabı olan hastaların yaklaşık yüzde 45’inde hastalık zamanla ilerlemekte ve bu hastaların ortalama yüzde 8’i ile 26‘sında karaciğer sirozu görülmektedir" diye konuştu.
"Türkiye’de toplumun yüzde 30’u obezite tanısı almıştır"
Alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığının giderek arttığına değinen Keskin, "Tüm dünyada obezite tanısı alanlar 2008 yılında 400 milyon kişi iken 2015’de 700 milyon kişiye ulaşmıştır. Türkiye’de toplumun yüzde 30’u obezite tanısı almıştır. Yani yaklaşık 23 milyon kişi. Aynı şekilde şeker hastalığı da giderek artmakta ve toplumda görülme sıklığı yüzde 9’a kadar varmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’deki yağlı karaciğer hastalığı sıklığı yüzde 25’dir" diye konuştu.
Yağlı karaciğer hastalığının belli bir belirtisi olmadığını ifade eden Keskin, "Hastaların çoğu asemptomatiktir yani çoğunun hiçbir şikayeti yoktur. Yapılan kan tetkiklerinde ve ultrasonda tesadüfen tanı konulur. Ancak hastaların az bir kısmında halsizlik, yorgunluk, karnın sağ üst yanında ağrı, şişlik, dolgunluk hissi şikayetleri olabilir. Tanıda kanda karaciğer testlerinin (AST, ALT, GGT ve ALP gibi) tetkik edilmesi ve ultrason ile karaciğerin değerlendirilmesi en sık ve en basit uygulanan testlerdir. Daha ileri aşamalarda fibroscan denilen bir çeşit özelleşmiş ultrason cihazı, kanda spesifik bazı testler ve karaciğer biyopsisi kullanılabilir" ifadelerini kaydetti.
"Yavaş ve dengeli kilo vermek önemlidir"
Diyet ve egzersizin şu ana kadar yağlı karaciğer hastalığının en iyi tedavi şekli olduğunu belirten Keskin, "Kilo verirken yavaş ve dengeli kilo vermek önemlidir. İlaçla kesin tedavisi henüz yoktur. Bazı tansiyon, şeker ve kolesterol ilaçlarının faydalı olduğu bulunmuştur. Bu grup hastaların alkol kullanmaması, aşırı meyve tüketmemesi, fruktoz içeren hazır meyve suları ve meşrubatlardan kaçınması önerilir. Bitkisel ve organik denilen ürünlerin araştırılmadan ve doktora danışılmadan kullanılmaması bir diğer önemli noktadır" dedi.
"Türkiye’de toplumun yüzde 30’u obezite tanısı almıştır"
Alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığının giderek arttığına değinen Keskin, "Tüm dünyada obezite tanısı alanlar 2008 yılında 400 milyon kişi iken 2015’de 700 milyon kişiye ulaşmıştır. Türkiye’de toplumun yüzde 30’u obezite tanısı almıştır. Yani yaklaşık 23 milyon kişi. Aynı şekilde şeker hastalığı da giderek artmakta ve toplumda görülme sıklığı yüzde 9’a kadar varmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’deki yağlı karaciğer hastalığı sıklığı yüzde 25’dir" diye konuştu.
Yağlı karaciğer hastalığının belli bir belirtisi olmadığını ifade eden Keskin, "Hastaların çoğu asemptomatiktir yani çoğunun hiçbir şikayeti yoktur. Yapılan kan tetkiklerinde ve ultrasonda tesadüfen tanı konulur. Ancak hastaların az bir kısmında halsizlik, yorgunluk, karnın sağ üst yanında ağrı, şişlik, dolgunluk hissi şikayetleri olabilir. Tanıda kanda karaciğer testlerinin (AST, ALT, GGT ve ALP gibi) tetkik edilmesi ve ultrason ile karaciğerin değerlendirilmesi en sık ve en basit uygulanan testlerdir. Daha ileri aşamalarda fibroscan denilen bir çeşit özelleşmiş ultrason cihazı, kanda spesifik bazı testler ve karaciğer biyopsisi kullanılabilir" ifadelerini kaydetti.
"Yavaş ve dengeli kilo vermek önemlidir"
Diyet ve egzersizin şu ana kadar yağlı karaciğer hastalığının en iyi tedavi şekli olduğunu belirten Keskin, "Kilo verirken yavaş ve dengeli kilo vermek önemlidir. İlaçla kesin tedavisi henüz yoktur. Bazı tansiyon, şeker ve kolesterol ilaçlarının faydalı olduğu bulunmuştur. Bu grup hastaların alkol kullanmaması, aşırı meyve tüketmemesi, fruktoz içeren hazır meyve suları ve meşrubatlardan kaçınması önerilir. Bitkisel ve organik denilen ürünlerin araştırılmadan ve doktora danışılmadan kullanılmaması bir diğer önemli noktadır" dedi.
İHA