Tarih boyunca insanların yaşamlarını tehdit eden sağlık sorunları ile mücadele ettiğini ifade eden uzmanlar, madde bağımlılığı olan kişilerin ise genellikle hastalıklarından kurtulmak istemediğini söyledi. Yaşam kaliteleri ve standartları ne kadar düşük olursa olsun madde bağımlılarının çok az bir kısmının tedavi arayışına girdiğini ifade eden Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Ebru Öztepe Yavaşçı, “Aslında bağımlılık herhangi bir şeyi aşırı kullanmaya karşı istek duymadır. Madde bağımlılığı da böyledir. Kişi madde bağımlılığı denetlemede zorluk çeker, aşırı derecede madde kullanmaya karşı istek duyma hali vardır. Aynı etkiyi elde etmek için daha fazla madde kullanımı gerçekleştirilir. Madde bağımlılığının en önemli sürelerinden bir tanesi de hasta 12 ay boyunca madde kullanıyorsa, ona madde bağımlısı denilebilir. Her madde ile tanışan kişiye madde bağımlısı diyemeyiz. Bağımlılığı oluşturan tek bir sebep yoktur. Bağımlılığı oluşturan sebepler kullanan kişi sayısı kadar çoktur” dedi.
Bağımlılık tedavi edilemez gibi düşünce ve bir kere denemekten bağımlı olunmaz denmesinin çok yanlış olduğunu belirten Yavaşcı, “Bir kere denemek bile bağımlılık için önemlidir. Çünkü herkes bağımlı olabilir. Yalnız iradesiz insanlar bağımlı olacak diye bir şart yoktur. Hiç kimse ben bağımlı olacağım diye yola çıkmaz. Bağımlılıkta bırakmak değil, ara vermek çok önemlidir. Ne kadar ara verebiliyorsak, tedavi oranı da o kadar yüksektir. Uyuşturucu kişiden alınan saç veya idrar örneği ile yapılabilmektedir. Uyuşturucu saçta 4 ile 6 ay süresiyle, idrarda ise yaklaşık 4 gün kadar kalabilmektedir. Bunun haricinde genel davranış değişiklikleri, konsantrasyon bozukluğu, uykusuzluk ve sinirlilik gibi bir takım yoksunluk belirtileri görünmektedir” diye konuştu.
Türkiye’de son yapılan araştırmaya göre yaşam boyu madde kullanım sıklığının yüzde 2,7 olduğunun altını çizen Yavaşçı, “İlk madde kullanım deneyimi en düşük 10, en yüksek ise 67 yaşında olmuştur. Çocuklar ve ergenler, en sık madde kullanımının görüldüğü yaş grubudur. Bunun için ailelerin çok dikkatli olması gerekiyor. Ailelere çocuklarını kötü alışkanlıklardan uzak tutmak için büyük bir rol düşüyor. Toplumsal olarak örnek olunması da önemlidir. Çocukların yaptığı davranışları çok fazla cezalandırmadan, yargılamadan, doğruları anlatarak göstermelidir. Okul öncesinde çocuklara mutlaka zararlı maddelerin nelerin olduğu tanıtılmalıdır. Ergenlik döneminde ise, çocuklar ailelerinden ayrışmaya başlarlar. Ergenlik döneminin gösterdiği davranışsal özelliklerle bağımlı olan kişilerin gösterdiği davranışlar paralel gider. O yüzden her ergen bağımlı olacak diye bir şart yoktur. Ama iyi bir şekilde gözetlemek gerekiyor. Çocuklara ve ergenlere zararlı şeylere hayır demeyi öğretmeliyiz. Çocukları mutlaka enerjilerini atabilecekleri sportif faaliyetlerle buluşturmamız da çok önemlidir. Arkadaş çevreleri ve kurduğu ilişkileri de uzaktan da olsa gözetlemek gerekiyor. Bağımlılığın ne olduğunu öğretmeliyiz. Kendisini nasıl koruması gerektiğini bilmesi gerekiyor. Çünkü madde kullanımı her zaman yakın bir dost tarafından gerçekleştirilmektedir. Merak ve arkadaş grubuna dahil olmak için madde ile tanışma gerçekleşebilir” dedi.
İHA