"Türkiye’de Adalete Erişim İçin Adli Yardı Uygulamalarının Geliştirilmesine Destek Projesi" kapsamında düzenlenen 'Adli Yardım Ortak Sorunlar, Ortak Çözümler' konulu konferans Antalya’da başladı. TBB, Adalet Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve İsveç Uluslararası Kalkınma Ajansı tarafından ortaklaşa düzenlenen konferansa Türkiye’deki 79 baro başkanı ile Adalet Bakanlığı üst düzey yetkileri ile çeşitli ülkelerden adalet uzmanları da katılıyor.
Konferansın açılış konuşmasını yapan Antalya Barosu Başkanı Avukat Polat Balkan, avukat sayısı az olan illerde ücretsiz avukatlık hizmetinin etkili ve verimli verilemesinin mümkün olmadığını söyledi. Polat Balkan, sorunların tespiti ve sorunların çözümüne katkı koyan bu türlü organizasyonları her zaman desteklediklerini ifade etti.
Türk adalet sisteminde yapılan reform çalışmalarının 2015 yılında ivme kazandığını söyleyen Adalet Bakanlığı Mağdur Hakları Daire Başkanı Muhittin Özdemir, günümüzde adalet sistemi içerisinde çocuklar, kadınlar ve engelliler için özel bazı tedbirlerin alındığı ve yaygınlaştırıldığını ifade etti. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Temsilci Yardımcısı Atilla Uras da, projede temel amacın dezavantajlı bireylere, etkin, etkili, kaliteli, adli yardım hizmeti sunmak olduğunu sözlerine ekledi. Baroların Adalet Bakanlığına katkılarının kendileri açısından son derece önemli olduğunu belirten Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Basri Bağcı, baroların ve Barolar Birliğinin de gücünün farkında olduklarını söyledi.
"Hukuk devleti için ise bağımsız, tarafsız, hesap verebilen etki bir yargıya ihtiyaç vardır"
İnsan hakkı olan adalete erişimin ve adalete eriştikten sonra da adil yargılanabilmenin güvence altına alınmasının önemli olduğunu savunan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, "Bütün kurum ve kuralları ile eksiksiz işleyen ve herkesin hedefi olan böyle bir demokrasinin ancak bir hukuk devletinde mümkün olabilir. Hukuk devleti için ise bağımsız, tarafsız, hesap verebilen etkili bir yargıya ihtiyaç vardır. Böyle bir yargı için de etkin bir savunma vazgeçilmezdir. Bu noktada, dezavantajlı grupların adalete erişimlerinin sağlanması ve eriştikten sonra da adil yargılamanın temin edilebilmesi için adli yardım devreye girer. Aile içi şiddetten, sığınmacıların durumuna kadar çok çeşitli alanlarda adli yardımın bir sosyal devlet ilkesinin sonucu olarak etkinliği, aynı zamanda devletin çağdaşlığını da belirleyen temel unsurdur. Ben özellikle, Ankara Barosu’nda ‘Gelincik’ adıyla hayata geçirdiğimiz ve kadına karşı şiddetle mücadelede hukuki alanda çok ciddi bir koruma sağlayan ve bu konuda üzerlerine düşeni yapmakta çekingen olan başka kurumları da harekete geçiren bu projenin özel olarak incelenmesini istirham ediyorum" dedi.
"25 bin şiddet mağduru kadına etkili hizmet verildi"
Ankara Barosunun, yıllar içerisinde 25 binin üzerinde şiddet mağduru kadına etkili hizmet vermiş ‘Gelincik’ sisteminin, kadına karşı şiddetle mücadelede Türkiye’ye sınıf atlatacak kadar etkili kullanılabileceğini kaydeden Feyzioğlu, Türkiye’nin, dünyada sığınmacılar söz konusu olduğunda en büyük fedakarlığı yapan ülke olduğunu ifade etti. Feyzioğlu, "Bu projenin etkin olabilmesi için tüm Türkiye’ye yayılması gerekiyor. Bu model olarak alındığında başka dezavantajlı gruplar için de yine benzer projelerin üretilmesi mümkün olabilir. Biz göreve geldiğimizde yabancıların adli yardımdan yararlanamayacağını genel kabul görmüştü. Ancak o tarihte iç savaşlar silsilesi başlamış ve sığınmacı akını bu sayıda olmasa da artık önemli, ciddi bir boyuta gelmiştir. Biz bilgisayar programlarında yaptığımız değişikliklerle, yabancılara da adli yardım verilebilir hale getirdik. Daha sonra bu yasal siteme kavuştu. O tarifte ne kadar doğru yaptığımızı bugün gördük. Türkiye, dünyada sığınmacılar söz konusu olduğunda en büyük fedakarlığı yapan ülke. Bu fedakarlığı, bu ülkede önemli bir kısmını da yargı mensupları üstlenmiştir. Ülkemize sığınan 3 milyonun üzerindeki komşumuz yaş tespitinden, kimlik tespitine kadar adli sistemde çözülmesi zor sorunlara sebebiyet vermiştir. Övündüğümüz adli yardım işlemi avukatların yardımı ile yürümektedir. Çünkü meslektaşlarımız aslında cüzi olan adli yardım ücretlerini neredeyse 1 yıl gerinden almaktadır. Bu fedakarlığın bu şekilde sürdürülmesi gerçekten zordur. Adli yardım bütçelerinde Avrupa’da 4’üncü olabiliriz. Ancak, dezavantajlı kişilerin toplam nüfusa oranında da yine en üst sıralarda olduğumuzu hatırlatırım. Bizim çok ciddi bir bütçe sıkıntımız vardır. Dünyaya dönüp haklı olarak övündüğümüz bu hizmetin omuzlarına yüklendiği avukatların rahatlatılması zorunludur" diye konuştu.
"Adli yardım sistemine alternatifler düşünülüyor"
Adli yardım sistemine alternatiflerin de düşünüldüğünü hatırlatan Metin Feyzioğlu, "Bunlardan biri Hukuk Klinikleri, diğeri de Probono. Türkiye gibi bir ülkede hukuk eğitimim özellikle, maalesef pek çok fakültemizde liseden hallice olduğu bilinmekte iken, hiçbir tecrübeli olmayan 18-20 yaşındaki hukuk fakültesi öğrencileri ile verilebileceğini düşünmek bile sanıyorum çok doğru değil. Probono dediğimiz, yani avukatların bir hayır işi olarak cesaretlendirilmeleri de bir avuç kişiye bu yardımın ulaşmasından öteye gidemez. Türkiye’de denenmiş, başarılı dünyada gururla anlattığım, adli yardım hizmeti sisteminin değiştirilmesi değil, iyileştirilmesi gerekir. Bu iyileştirmenin 3 ayağı, yani Ceza, Hukuk ve Yargılama Gideri şeklindeki verimliliğe zarar verdiğini düşündüğümüz bu üçlü parçalı yapının belki tek parçaya toplanması ve bunun da Türkiye Barolar Birliği yönetiminde tüm barolara en verimli şekilde dağıtılması ve bakanlığın da bu verimliliği elbette denetlemesi sanıyorum daha doğru bir çözüm olacaktır" ifadelerini kullandı.
İHA