Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Hekimleri, basında yer alan HIV taşıyıcısı, zihinsel engelli, 18 yaşındaki genç kadının doğum yapmak üzereyken Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Acil Servis önüne bırakılmasına ilişkin bir açıklama yaptı.
İddiaya göre, hastanın yaşının küçük olması ve virüsün personele bulaşma riskinden dolayı hastaneler doğumu yaptırmayı reddetti. Genç kadın ise bebeğini doğurmak üzereyken Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi önünde terk edilmiş halde bulundu.
“HIV özel bir hastalık olduğu için herkes çok hevesle müdahil olmak istemez”
Konuya ilişkin açıklama yapan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, HIV infeksiyonunun tek başına infeksiyon hastalıklarının takip edeceği bir şey olmadığını belirterek, “Kadın doğum pediatri işbirliği ama bunun haricinde iç hastalıkları, nöroloji, psikiyatri, dermatoloji pek çok bölümle işbirliği halinde yürütülmek zorundadır. Bu son vakamızda daha önce pek çok vaka da olduğu gibi işbirliği yaptığımız bir vaka. Doğumunu, kadın doğum bölümünden Doç. Dr. Özgür Özyüncü yaptırdı ki HIV özel bir hastalık olduğu için herkes çok hevesle müdahil olmak istemez. Biz de kadın doğumu ilgilendiren bir sorun olduğunda kaldı ki her pozitif tanı koyduğumuz kadın hastayı Özgür Hoca mutlaka görür ekibiyle beraber çünkü sadece doğum değil, HIV pozitif hastalarının kadın doğum yönünden özel takip edilmesi gereken durumlar var. Doğumla gelmişse mutlaka çocuk tarafıyla işbirliği yapıyoruz doğal olarak kaldı ki zaten pediatrinin kendi hastaları da var o tarafın sorumlusu da Prof. Dr. Ateş Kara ve hep beraber Türkiye’deki HIV pozitif hastaları Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri olarak takip ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Diğer hastanelerle ilgili yorum yapmanın zor olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ünal, bundan 1-1,5 ay kadar önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın ilgili alt birimi Karabük’teki Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK)’ten arayarak gebelik ve HIV pozitif olduğu tespit edilen bir vaka olduğunun bildirildiğini söyledi.
“Müdahalesini yapıp devlete geri teslim ettik”
“Ekip olmadan takip olmaz, zamanında hastanın tedavisine başlayıp, doğumunu yaptırıp, çocuğa müdahalesini yapıp devlete geri teslim ettik” diyen Prof. Dr. Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü anladığım kadarıyla annenin başka sorunları var, kendi hayatını idame ettirecek durumda değil ama devletimiz buna mutlaka bir çözüm bulacaktır. Çocuk nerede bakılacak? Anne nasıl bakılacak? Annenin özgeçmişi ile ilgili birkaç problem var, onların hallolması gibi ama biz Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri olarak diğer bütün hastalara yaptığımız gibi bunda da gücümüzün yettiği, aklımızın erdiği, imkanlarımızın el verdiği en üst düzeyde hizmeti verdik, doğumu gerçekleştirdik. Hasta daha önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı aracılığı ile tedavisi başlamak üzere bizim hastamız olmuştu. Kendi başına gelebilecek bir durumda değil, Karabük’ten devletimiz aracılığı ile ulaştırıldı.”
“Bebeğin şu andaki gidişatı ile negatif olma ihtimali çok yüksek”
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara da, “Bizim açımızdan HIV’i bir çocuk en büyük olasılıkla anneden alıyor. Biraz yaş büyüdüğünde farklı şeyler olabiliyor ama en büyük alış, anneden alış. Anneden alışı da azaltma şansımız kuvvetle var. Gebeliğin herhangi bir sırasında da bu virüs plasentadan bebeğe geçme ihtimali var ama bu olasılık çok düşük. En yüksek riskin olduğu dönem doğum, özellikle de doğum eyleminin başlamasıyla beraber oluyor. Biz bunun için bebeklerin mutlaka sezaryenle doğmasını istiyoruz. Doğumdan sonra da emzirmeyle alış ihtimali yüksek. Bebek negatif doğup eğer bir yıla kadar alırsa bebekler yüzde 30-45 anneden bu virüsü yine alabiliyorlar. O nedenle biz emzirmeye de izin vermiyoruz. Anneye doğum eylemi başlarken ilaç verilmesi bebeklerdeki riski çok düşürüyor ama buna rağmen bebeklerdeki risk daha da düşsün diye biz bebeklere belli bir dönem ilaç veriyoruz, bu ilaç bazen tek ilaç olabiliyor bazen iki veya üç ilaç olabiliyor o da hem annenin durumu hem doğum eyleminin durumu bunların hepsine bakarak aşağı yukarı 3 ila 6 aya kadar bu bebeklerde biz ilaçla takip ediyoruz.
Bu bebekte olmadığını söylememiz neden zor? Bebeklerde göstermek için yetişkinlerden bazı dezavantajlarımız var. Mesela herhangi bir hastalığı aldınız, vücudunuz bir cevap veriyor ve o verdiğiniz cevabı kanda göstererek de bu hastalık var veya bu hastalık yok antikor testi ile yapabiliyorsunuz ama bebeklerdeki sıkıntımız şu; annenin antikoru pozitif olduğu için bu antikor bebeğe de geçiyor, virüs değil ama annenin savunma antikoru bebeğe de geçiyor. Onun için bizim bebekte olduğunu söyleme şansımız en erken üçüncü aydan sonra oluyor ki normalde bu süre altıncı ayda biz bir bebeğin negatif veya pozitif olduğunu söyleyebiliyoruz. Yani bebeğin şu andaki gidişatı negatif demeyelim ama negatif olma ihtimali çok yüksek” bilgilerini verdi.
Prof. Dr. Kara, taburcu olmadan önce annenin bebeğini gördüğünü de bildirdi.