Bugünkü rejimde hatalar var mı, yanlışlar var mı? Tabii ki var. Söyleyeyim bir siyasi ahlak kanununa ihtiyacımız var” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Samsun'da muhtarlar, şehit yakınları, gaziler ve hemşehri derneklerinin temsilcileriyle buluştu. ‘Evet’in vebali olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Bu kadar yetkiyi bir kişiye vermek doğrumudur bunu oturup konuşmanız lazım. Şunu düşünün: Bu kadar yetki verdiğiniz başkan hiçbir yerde hesap vermeyecek. Bu tamamen bir rejimle ilgilidir. Rejim değişikliği tek adam mı olsun demokratik sistem mi olsun budur. Bir daire alırken ne yaparız. En azından eşimize sorarız hanımla beraber gideriz bakarız bu daireyi beğeniyor muyuz beğenmiyor muyuz diye. Evde bir karar alırken otururuz konuşuruz, çocuklar büyükse onların da görüşünü alırız. Bunlar yok arkadaşlar. Bir ailede olan danışma bir devletin yönetiminde yoksa orada devlet yoktur” diye konuştu.
“Rejimi değiştirelim mi değiştirmeyelim mi bu da tartışabilir” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Derseniz ki bugünkü rejimde hatalar var mı, yanlışlar var mı? Tabii ki var. Söyleyeyim bir siyasi ahlak kanununa ihtiyacımız var. İhale takipçisinin Meclis’te ne işi var, yolsuzluk yapanın Meclis’te ne işi var? Siyasi ahlak kanunu çıkmak zorundadır. Sayın Davutoğlu çıkaracaktı görüş biriliğine vardık ama ömrü yetmedi. Sen misin siyasi ahlak kanunu çıkaran kapının önüne koyuldu. Yüzde 10 seçim barajı doğru değil. Niye yüzde 10 seçim barajı. Bir parti yüzde 9,99 oy alsa dahi bir milletvekili Meclis’e gelmiyor. Biz ne diyoruz yüzde bir oy alan partinin genel başkanı Meclis’e gelsin. O da çıksın kürsüden konuşsun. 1 milyon oy almış, Meclis’e bir milletvekili sokamıyor. Olmaz, bu yanlıştır. Hem milli irade diyeceksin hem de önüne duvar öreceksin. Yüzde 10 seçim barajını Kenan Evren ve arkadaşları getirdi. Onlar kimdi? Darbeciydi. Şimdi darbe kanunları savunmak ne demektir. Darbeciliği savunmak demek değil midir? Biz karşı çıkıyoruz çünkü biz darbe istemiyoruz.”
Kemal Kılıçdaroğlu sözlerinin devamında şunları kaydetti: “Bu ülkede bu millet kendi kaderini tayin etmelidir. Türkiye öyle çok rahat kurulan bir ülke değildir. Biz ülkemizi sokakta bulmadık. Hepimizin oturup yeniden düşünmesi lazım. Bu günkü sistem içinde en temiz en güzel seçim en demokratik seçim, muhtar seçimleridir. Muhtar çıkar mahalleye veya köye derki ‘ben adayım’, vatandaşlar gelirler muhtarını seçerler. Milletvekilliği seçimlerini millet mi yapıyor? Hayır, arkadaşlar. O da bir darbe yasası ile geldi. Sizin önünüze siyasi partiler liste koyuyorlar. Bunlara oy vereceksiniz diye. Siz milletvekilini seçmiyorsunuz. Siz listeyi seçiyorsunuz. Milletin vekilini de millet seçmelidir.”
Bazı çevrelerin kendisini “Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor” diye suçladığını belirten Kılıçdaroğlu, “Ben de kendilerine şunu söyledim: Benim doğruları söylemediğimi düşünüyorsanız sizin arzu ettiğiniz televizyon kanalında sizin arzu ettiğiniz gazetecilerle buyurun gelin medeni insanlar gibi oturalım, konuşalım. Ben de anlatayım siz de anlatın. Bir araya gelelim. Kavga edecek halimiz yok ya. Siz bana dersiniz ki ‘ey Kılıçdaroğlu sen bunu söyledin ama bak bu değişiklikte senin söylediğin gibi olmuyor.’ Ben de derim ki ‘çok mahcup oldum. Gerçekten ben burada yanılmışım. Belki hiç propagandaya bile gerek kalmaz. Belki hiç meydanlara bile çıkmaya gerek kalmaz. Ben de mahcup olur bir köşeye çekilirim. Gelin diyorum beni mahcup edin o zaman. Ben mi doğruları anlatıyorum siz mi doğruları anlatıyorsunuz. Hiç birisi gelmiyor arkadaşlar. Niye gelmiyor çünkü onlar da biliyorlar ben doğruları söylüyorum” şeklinde konuştu. Kılıçdaroğlu, “Büyük Orta Doğu Projesi uygulanmaya konulduktan sonra Suriye ne oldu? Parçalandı. Irak ne oldu? Parçalandı” ifadelerini kullandı.
12 Eylül darbe Anayasası’na ‘hayır’ oyu verdiğini açıklayan Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle tamamladı: “Bakın devletin forsunu kullanıyorlar, devletin arabalarını kullanıyorlar, devletin uçaklarını kullanıyorlar, devletin televizyonlarını kullanıyorlar, devletin paralarını kullanıyorlar ve ‘biz mağduruz’ diyorlar. Ya biz? Devletin parasını arabasını kullanmıyoruz. Uçaklarını kullanmıyoruz. Televizyonlar zaten bizi hiç çıkarmıyor. Yazı yazdım telefon ettik ya arkadaş bizi niye çıkarmıyorsun? Benim vergimle sen TRT’de yayın yapıyorsun, bizi niye çıkarmıyorsun? İzin alamıyorlar. Nereden izin alacaksın kardeşim. Sen tarafsız yayın yapacaksın. A’yı çıkarıyorsan B’yi de çıkaracaksın. Ama ben bu milletin ferasetine güveniyorum. Bu milletin vatan, bayrak sevgisine güveniyorum.”