Özyaşar’a göre, “İyi bir okur her zaman iyi bir yazar adayı”.
Ayna Çarpması adlı ilk kitabıyla Haldun Taner Öykü Ödülü ve Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü alan yazar Murat Özyaşar, Nilüfer Belediyesi tarafından düzenlenen Edebi Kazılar etkinliğine katıldı. Nilüfer Belediyesi Akkılıç Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen söyleşide yazar Murat Özyaşar, Çağlayan Çevik’in sorularıyla yazarlık süreci ve kitapları üzerine sohbet etti.
Söyleşiye, “Sarı Kahkaha” adlı kitabından okumayla başlayan Özyaşar, ortaokul yıllarında derste yaşadığı bir olayın hayatına nasıl yön verdiğini anlattı. Murat Özyaşar, “Stajyer olarak dersimize giren bir öğretmen tahtaya Yahya Kemal’in Sessiz Gemi adlı şiirini yazdı. Sınıfta 50 kişiyiz ama dersi sadece bana anlatıyor sanki. Sessiz Gemi şiirini anlatıyor, bunu ölümle ilişkilendiriyor ama şiirde ölüme dair hiçbir sözcük yok. Bu gemiyi tabuta benzetiyor, tabut üzerinden bir bağlantı kuruyor ve oradan anlatmaya çalışıyor. Geminin tabut olacağı fikri, benim zihnimde ilk o zaman belirdi. Dille siz bir gemiyi tabut yapabilirsiniz. Buna gücünüz var, daha doğrusu dilin böyle bir kudreti var. Daha sonrasında benim zihnime hep sözcükler, kelimeler geldi ve dile ilişkin ilk kırılma anı böyle başladı. O 50 kişilik sınıfta birinin bana değdiği gibi ben de burada kuracağım herhangi bir cümleyle birine değebilirsem bu söyleşinin gerçek karşılığını bulmuş olacağız” dedi.
Çocukluk yıllarının Diyarbakır’da geçtiğini ve ana dilinin Kürtçe olduğunu söyleyen yazar Özyaşar, “Yaşar Kemal’in ‘Mecbur insanları’ vardır. Benim de mecbur bir halim var. Çünkü ana dilim Kürtçe ve ben Türkçe’yi sonradan okulda öğrendim. Türkçe’yi daha iyi öğrenmem ve yazabilmem için de Türkçe edebiyatta iyi isimlerin ürünlerini hatmetmem gerekiyordu. Oğuz Atay, Ferit Edgü, Bilge Karasu, Yusuf Atılgan ve Orhan Kemal gibi isimleri okudum” diye konuştu.
Dünya ve Türk Edebiyatı’nda ana diliyle yazmayanların ilgisini çektiğini söyleyen Murat Özyaşar şöyle devam etti: “Dünya Edebiyatı’nda da Türk Edebiyatı’nda da ana diliyle yazmayanlar benim ilgimi çekti. Belki Türkçe’ye destan dilini katan Yaşar Kemal’dir ve Kürt’tür. Türkçe’ye imge dilini katan Bilge Karasu’dur ve Yahudi’dir. Haliyle Türkçe sadece Türklere emanet edilmeyecek kadar güzel ve hoş bir dildir. Ana diliniz olmadığı için siz başka bir katmandan konuşmak zorundasınız. O dile takla attırmak zorundasınız. Haliyle imgeye yöneliyorsunuz. Öykü de yazsanız, düz bir şey de söylemiş olsanız sizin kuracağınız cümlede ana diliniz ile sonradan öğrendiğiniz dil aslında birbirine giriyor, birbirine bulaşıyor ve orada kırma bir dil ortaya çıkıyor.”
“TÜRKİYE’NİN EN TAŞRA YERLERİNDEN BİRİ İSTANBUL”
Türkiye’de doğu kavramına taşra olarak yaklaşıldığına dikkat çeken Özyaşar, “Doğu benim için Türkiye’nin doğusuyla biten bir şey değil. Çin’e kadar uzanan bir şey. Doğulu bir yazar olmaktan da onur duyarım. Keşke Çinli bir yazarla, Pakistanlı bir yazarla bağımı kurabilsem. Ama genel olarak aşağılayan bir şey ya doğu, taşra gibi şeyler. Son bir yıldır İstanbul’dayım ve bana kalırsa Türkiye’nin en taşra yerlerinden biri İstanbul. Birkaç mahalleyi, semti çıkarın ve atın çöpe. Ama doğunun kendisi öyle bir şey değil. Doğu zaten doğrudan söylemez sözünü, ima eder ve ben ima etmeyi çok severim. Benim meselelerimden biri dildir diğeri kimliktir. Biri de iktidardır, ama bu her yerdeki iktidardır. Ama bunları çok güncel tanımlarıyla söylemiyorum, çok geniş anlamlarıyla söylüyorum. Meseleler bunların etrafında dönüyor ama ben bu meseleler üzerine çalışayım diye düşünmedim” şeklinde konuştu.
Söyleşinin moderatörlüğünü yapan Çağlayan Çevik’in kazandığı ödüller ile ilgili sorusunu yanıtlayan Özyaşar, “İyi bir okur her zaman için iyi bir yazar adayıdır. Ben kitaplarım olacağını, söyleşilere katılacağımı hiç hesaplamadım. Bir gün oturdum, yazmaya başladım ve bunun içinde buldum kendimi. Benim hayatımı değiştiren, dönüştüren, bir şey açan, zihnimde bir şey kıran bir cümlenin ya da bir hikayenin, okura geçmesini istiyorum. Ben okur için yazmak istiyorum. Bu sebeple ödüller ve başka şeylerden sakınmak gerekiyor” dedi.
Nilüfer Belediyesi’nin kültür sanat alanındaki etkinliklerinden övgüyle söz eden Murat Özyaşar, “Nilüfer Belediyesi, alışık olmadığımız, bir ezberi kıran faaliyet içinde. Kütüphaneler açıyor, söyleşiler ve öykü günleri düzenliyor. Bu etkinliklerin belediye hizmeti olan altyapı çalışmaları kadar kıymetli olduğunu söylüyorlar. Bu anlayıştan dolayı Nilüfer Belediyesi’ni kutluyorum” diyerek konuşmasını tamamladı.
Söyleşinin sonunda Nilüfer Belediyesi Kütüphane Müdürü Şafak Pala, yazar Murat Özyaşar ve etkinliğin moderatörlüğünü yapan Çağlayan Çevik’e teşekkür ederek günün anısına hediyeler verdi.
Murat Özyaşar daha sonra okurları için Sarı Kahkahalar isimli kitabını imzaladı.